Sağlıkla ve sağlıklı beslenmeyle yakından ilgilenen kişiler polifenol kavramı hakkında iyi kötü bir takım bilgilere sahiptir. En azından polifenol denince antioksidan akıllara gelir. Önce antioksidan nedir onu anlatalım. Vücutta beslenme sonrası besinler kana karışınca, hücrelerin bunu kullanabilmesi için parçalanmaları gerekir. Buna metabolizma denir. Metabolizma sırasında oksijen, besinleri yakarak parçaladıktan sonra ortaya bir takım atık maddeler çıkar. Bunlara serbest radikaller denir. Bu serbest radikaller vücut için toksiktir ve hızla vücuttan uzaklaştırılmaları gerekir. Aksi taktirde bir çok hastalığa sebep olabilirler. Alzheimer, kanser, hatta diabet gibi bir çok hastalığın öncü nedeni olarak görülürler. Vücut zaman içinde bunları atar ama biz dışardan biraz yardımcı olursak daha iyi olur. İşte bu serbest radikalleri bağlayarak etkisiz hale getiren maddelere antioksidan denir. En bilinen antioksidanlar C ve E vitaminleridir. Zeytinyağında bahsi geçen meşhur polifenoller de bu antioksidanların başında gelir.
Polifenoller sadece zeytinyağında bulunmaz. Birçok sebze, meyvede, kabuklu yemişlerde, kakaoda, şarapta ve diğer besinlerde de az veya çok oranda ve farklı türlerde polifenol vardır. Yani sağlıklı üretilmiş her besinden alınacak bir polifenol vardır. Zeytinyağının buradaki önemi şu: diğer bahsettiğimiz bazı ürünler günlük tüketime ait besinler değildir. Ama yağ, protein ve karbonhidrat almak zorunda olduğumuz düşünülürse, günlük olarak tüketmek zorunda olduğumuz yağı (zeytinyağımızı diyelim) yüksek polifenollü olarak kullanmak sağlığımızı korumak açısından çok önemlidir.
Polifenollerle ilgili pek çok teori var. Teori diyorum çünkü belki daha önce duyduğunuz belki de bu yazıda ve diğer yazılarımızda bahsi geçen zeytinyağının sağlığa yararları konusu pek çok madde açısından henüz ispatlanıp literatüre geçmiş değildir. Sadece böyle olduğuna dair güçlü belirtiler vardır ve ciddi araştırmalar yapılmaktadır. Zaten 3-5 sene öncesine kadar bizde, 10-15 sene öncesine kadar da batı ülkelerinde bu konu, özellikle zeytinyağındaki yüksek polifenolün yararları bilinmiyor ya da dikkate alınmıyordu. Şimdi ise bir zeytinyağında polifenol yoksa sanki o yağ kötü veya eksikmiş gibi bir algı oluşturuluyor. Tabi işin ticari tarafının olması da kafa karıştırıcı. Burada aslında önemli olan şu: zeytinyağı doğru üretildi ve size doğru ulaştırıldıysa zaten çok yararlı ve lezzetli. E o zaman polifenol de cabası.
Öyleyse ne yapacağız? Önce zeytinyağını iyi tanıyacağız. Polifenolü yüksek olsun veya olmasın zeytinyağ diğer pek çok yağa göre daha sağlıklı bir yağ. Bu ispatlanmış bir olgu. İlaveten polifenol açısından yüksek bir zeytinyağından söz edceksek bu yağa sağlıklı demek yetmez şifa için demek lazım.
Polifenolü yüksek yağların haliyle fiyatı da biraz yüksek. Çünkü maliyeti yüksek. Bir çok ülkede bu tür yağlar 20, 50 cc lik şişelerde hatta eczanelerde satılıyor. Bizde de giderek artan oranda üretim ve tüketim yaygınlaşıyor.
Peki bu yüksek polifenollü yağlar nelere iyi geliyor. Yara izlerine iyi geldiği düşünülüyor. Çünkü polifenol mitokondriyi hareketlendiriyor. Kalbi koruyucu, alzheimere karşı koruyucu, tip 2 diabete karşı koruyucu, reflüye ve mide-barsak ülserlerine karşı hem koruyucu hem tedavi edici. Bu liste daha uzatılabilir. Hatta kansere karşı kullananlar da mevcut. Bütün bu hastalıklara iyi geldiğine dair güçlü belirtiler var ancak daha önce söylediğim gibi ispat henüz yok. Tabi bu ispat süreci uzun yıllar alıyor onu da göz önünde bulundurmak lazım. Benim şahsi görüşüm: gerçekten inanarak bu hastalıklarda kullanılırsa daha önceki güçlü belirtilere de dayanarak ben iyi geleceğini düşünüyorum Ayrıca inanç ise bize umut sağlayacağı için iyileşmeye destek olacaktır. En kötü olasılık ne: zeytinyağının hiçbir zararı yok. ( aşırı tüketilmezse) Şu anki durumdan daha kötü olmayacağız.